28.06.2012

İsraf, Haramdı Hani...

Geçenlerde böyle otellerden birinde bulunma imkanım oldu 3 gün. İçim sıkıla sıkıla gitmek zorundaydım,gittim.Yeni açılmış son derece lüks bir oteldi diyebilirim. Hatta diyebilirim ki,şu an alanında o otelden daha lüks bir otel yoktur! En nihayetinde ticari bir işletme,bir yerinden takdir de ediyorsunuz;adamlar yapmış o sahte cenneti! İşletmesini de becermişler. Müşteri memnuniyeti için kusursuza yakın bir hizmet de sunmuşlar.Otelde kusur yok! Gel gelelim müşteri kitlesiyleydi derdim.

Müşterilerin %98'ini islami hassasiyeti oldukça yüksek olarak tanımlayabilirdiniz görseniz.Ancak onları bir kaç yerde görmeyeceksiniz,o zaman tamam...

Onları,açık büfe önünde görmeyeceksiniz mesela. Açık büfeye gelince gözlerinizi sıkı sıkı kapatın! Sakın bakmayın o şuursuzca ve hunharca doldurulan tabaklara! Somali'ye yardım sms'leri, bilmem ne yardım derneğine bağışlar,hepsi o tabaklarda ziyan olmaya mahkum birer cılız anlam...Hayır yediklerinde değildi gözüm,yemediklerinde! O tabaklardaki artıklar Müslümanlara mı aitti...Kaç müslüman daha doyardı o tabaklarla bilseniz...İsraf, haramdı hani...Biz,müslümandık!!

26.06.2012

İnsanın Eşi Olmaz

Eşim olma, karım ol! Bakma daha ilkel durduğuna sen, ruhu vardır kelimelerin. “Karı-koca” “eş”ten daha çok şey anlatır. Hatta belki bize unutulmuş bir şeyi söyler.
Sahi, biliyor musun? Neden erkeğe “koca”, kadına da “onun karı” demiş eskiler?
Eşim değil, karım ol! Kedilerin eşi olur, terliklerin de… İnsanın eşi olmaz. Bir ömür eşlik ediyor diye mi sevgiliye eş denir? Eşlik etmek yeter mi? Fazlasını beklemez mi insan yârinden?  
Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden ”koca” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler. Bakma şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiğine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür…
Eşim olma, karım ol! Bana benzemeye çalışma sakın. Bana benden lazım değil bir tane daha. Ama unutma ki sensiz yarımım. Her zaman söylemem, ama sen anla.
Eşim olma, karım ol! Beni tamamla…

Halil Çalışkan

19.06.2012

Bir Ramazan Hatırası

Çocuktum. 6-7 yaslarinda var yoktum. Bir Ramazan günüydü.
Çemberlitasta oturdugumuz büyük Konaktan sokaga çiktim. Ileride, bir sehpaya oturttugu tablasindan çoluk çocuga seker meker satan birini gördüm. 10 para mi, 20 para mi, ne verdigimi hatirlayamadigim bir horoz sekeri satin aldim.
Sekeri eme eme Konaga dönmek üzereydim ki, üzerime hamal kilikli bir adam çullandi. Yari ciddi, yari sakaci bir edâ ile haykirdi:

-Su bacaksiza da bak! Sokakta, elâlemin karsisinda yiyor!
Ödüm patlamisti sanki… Sekeri yere attim ve evime dogru kosmaya basladim.
Adam beni kapiya kadar kovaladi. Konagin açik kapisini bu herifin suratina çarparcasina kapatincaya kadar adeta bayginlik geçirdim.

Simdi, masum çocuklara degil, Ramazan günü açikça ve iftihar edercesine sigaralarini tüttüren her vasif disi insanlara o hamal kiligi içindeki saffet ve hassasiyetle hitap etmek istiyorum:
-Günahinizi niçin Allahla aranizda birakmiyor ve sanki onun reklâmini yaparcasina, zedelediginiz Allah hakkina kul hakkini da ekliyorsunuz? 
Eskiden Ermenisi, Rumu, Yahudisi bu kul hakkina tecavüz etmemek için Ramazanlarda müslümanlarin karsisinda oruca aykiri bir harekette bulunmazlardi. Düşünün, sizin derekeniz ne olmali!
Hamalin kovaladigi çocuk bugün 75 yasinda ama, kovalayanin soyundan kimse kalmadi.

21 Temmuz 1980
Necip Fazıl K.

15.06.2012



“Duâ, semâ ile arz arasında durur. Rasûlullâh’a salevât getirilmedikçe, Allâh’a yükselmez.”

Tirmizî, Vitr, 21

14.06.2012

Kaybetmek Bizi Perişan Eder


Adamın biri, bir çocuğa elma vermiş.
Çocuk çok sevinmiş.
Bir elma daha vermiş.
Çocuk daha çok sevinmiş.
Bir elma daha verince;
çocuk sevinçten deliye dönmüş.
Ve bir elma daha verince,
çocuk dört elmayı elinde zapt edememiş,
sonuncusunu düşürmüş yere...
Bu sefer ağlamaya başlamış çocuk.


Hayat böyledir işte...


Hayal etmediğimiz bir saadete eriştikten sonra,
onun bir lokmasını dahi kaybetmek bizi perişan eder.

12.06.2012

Kulak Âşık Olurmuş Gözden Evvel

-Söyle bakalım, Eşin akşam eve geç kaldı ve haber vermedi. Gelince ne dersin?

-Nerde kaldın, niye haber vermedin canım, diye sorarım.

-Böyle diyerek aslında şöyle demiş oluyorsun: Ne düşüncesiz adamsın, bir telefon bile açmıyorsun, çok kabasın. Mesaj bu. Kocana hiçbir zaman yeterli bir erkek değilsin, bir kadını mutlu etmeyi bilmiyorsun, mesajı verme.

-Geç kaldığında ne demem gerekiyor babaanne?

-Geç kalınca seni merak ettim canım, iyi misin? diye sorabilirsin.

-Hımmm. Arada fark var yani. Kulaktan girenler kalbine gidiyor yani. Şimdi ben kocama güzel görünmek için boşuna mı süslenmişim?

-Göz de önemlidir kızım, bir kadının kendine bakması önemli, ama bu kulaktan sonra gelir. Hiç görmedin mi nice güzel kadınlar çirkin kadınlarla aldatılır. Çünkü o kadınlar erkeğin kulağına ne söyleyeceğini bilen kadınlardır.
Evdeki dırdır ederken dışarıdaki mırmır ederek kazanır. Erkeğin gözü işte o zaman güzellik falan görmez.

Devamı
Sema Maraşlı / “Kulak Âşık Olurmuş Gözden Evvel” Kitabında

8.06.2012

Kalpten Dinlemek

Evliliğinde şiddetli fırtınalar ve süregelen geçimsizlikler yaşayan adam, evini terk ederek annesinin evine gelmişti. Annesi ona sarıldı ve bir öğüt verdi :
"Git eşinin söylediklerini dinle oğlum."
Adam annesinin öğüdünü tuttu; o akşam eve gittiğinde, eşinin söylediklerini dinlemeye başladı.
Aradan kısa bir süre geçtikten sonra adam, yine aynı nedenle annesine geldi. Annesi bu sefer oğluna şefkatle sarıldı ve onun saçlarını okşamaya başladı. Sonra da kulağın, yeni bir öğüt fısıldadı:
"Şimdi eve git ve eşinin sana söyleyemediği her sözü dinle!" dedi.
"Çünkü sevgiye ulaşan yolun kapısının gerçek anahtarı, sevdiğini kulaklarından önce, kalbinle dinleyebilmektir!!!"
"sevginin ilk görevi dinlemektir."

7.06.2012

Ey Türk Gençliği


İstanbul'da binler toplanmış, Üstâd Necip Fazıl kürsüye çıkıyor ve mübarek ağzından şu 
ibret verici sözler diziliyor;



Aya giden, yıldıza giden milletlere imrenen ey türk gençliği ! 
Yirmi yaşındaki fatihin ahlak fezasından düştüğünüz bu günkü çöplüğe bakın ve utanın ..!

Üstâd Necip Fazıl

2.06.2012

Ayıplama Sabret

Veradan kimseyi kadh etme sabret
Seni zem itse afv it nefsi kahr it

"Arkadan (yüzüne değilde bulunmadığı yerde) kimseyi zem etme, ayıplama sabret."
"Birisi seni kötülese sen onu affet, nefsi kahret."

Bir şey demeyip nefsi kahretmek Ahlak-ı Muhammediyye’dir.

Nefis, birisinin kendi aleyhinde söylediği bir kelimeyi duysa ona bin kelime söyler ama onun dediğini yapmazsan kahrolur. Böylece nefis ezilir. Bu nefsi ezmek için geldik.

 

Risale-i Kudsiyye Tercümesi
1. Cilt 152. Beyt S. 505

1.06.2012

Âileyi Yok Etmek

Gazetelerin insan kaynakları sayfasındaki reklâmlara baktınız mı hiç? İş îlanlarında hep fiziği ve diksiyonu düzgün bayan eleman aranmakta… Neden daha çok bayan eleman tercih ediliyor, çok kaliteli bir eğitim almış, ev geçindirmek zorunda olup da iş bulamayan bu kadar erkek varken?
 İnsanın aklına, “Sanki bu işte bir bit yeniği var, acaba kasıtlı olarak kadın sokağa çekilmek mi isteniyor?” gibi düşünceler geliyor. Dış mihraklar, kendi toplumlarında âile kavramını kaybettiler, zararlarını öğrenince şimdi geri kazanmaya çalışıyorlar. Fakat bizimle uğraşmayı hızlandırıyorlar. Bir topluma verilecek en büyük zarar, âileyi yok etmek... Bunu da âilenin temelini ve birlikteliğini sağlayan anneyi, yani kadını dejenere ederek yapmaya çalışıyorlar. 
 Görünüşe göre de başarmak üzereler. Baksanıza kadınlar erkekleşmeye, erkekler de kadınlaşmaya başlamışlar bile... Roller değişmiş. İş bulamayan baba, evde oturup çocuklara bakıyorken, kadının çalışmasının olmazsa olmaz görüldüğü günümüzde, âile geçiminin ağır yükü, hayat müşterektir denilerek kadına yükleniyor.   

Bunlarda İlginizi Çekebilir

Blog Widget by LinkWithin