26.03.2009

Çocuklardan Çok Şey Öğreniriz


Çocuklardan Çok Şey Öğreniriz. Örneğin ne kadar sabırsız biri
olduğumuzu…
Franklin P. Jones

Çocuklu aileler ve çocuksuz olanlar… Her ikisi de birbirleri için
üzülürler…
Ed Howe


23.03.2009

İman’ın Meyvesi


 
İman’ın Meyvesi Cennettir

Avf ibn-i Malik (Radiyallahu Anh) dan rivayet olundu; Allah Resulü (S.A.V) Buyurdular ki;
“Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrıldılar. (Bunlardan) biri Cennette, yetmişi ateştedir. Hıristiyanlar da yetmiş iki fırkaya ayrılmıştır. (Onlardan da) yetmiş bir fırka ateşte, biri cennettedir. Muhammed’in canı (kudret) elinde bulunan (Allah-u Teal’âya) yemin ederim ki elbette benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırka Cennette yetmiş iki fırka ateştedir. Bunun üzerine: “Ya Resulullah! Cennette olan fırka kimlerdir?” diye sorulduğunda, Resulullah: (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) “(Ehl-i Sünnet Ve’l) Cemaattir.”diye cevap verdi.

İbn-i Mace,Ebu Davud, ,Ahmed İbn-i Hanbel.


22.03.2009

Karınca ile Hz. Süleyman (a.s)

Karınca ile Hz. Süleyman (a.s)

Bir gün Süleyman Peygamber (a.s) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar.
Karınca da,
"Bir buğday tanesi yerim" diye cevap verir.

Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır. Acaba neden yemedi?

Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar.
Karınca da,
"Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini tamam olarak yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden de bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek, diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım" diye cevap verdi.

Yüce Allah (c.c) cümlemizi kul kapısına baktırmaktan korusun, âmin...

Ermişlerden Osman Efendi, Seçme Dini Hikayeler, Seda Yayınları, İstanbul 2000, s. 60-61

21.03.2009

Çocuklarımızın Güzel Konuşmaları İçin Neler Yapılabilir?


* Anne babaların bebeklerini severken çocuk diliyle konuşmaları yanlış. Bu, çocuğun uzun bir süre düzgün konuşamamasına sebep olur.

* Onlarla olgun bir dille, büyük bir insanla konuşur gibi ve düzgün bir telaffuzla konuşulmalıdır.

* Aileler çocukların sokak hayatına mutlaka müdahale etmeli, argo ve kaba söz konusunda müsamahalı davranmamalıdır.

* Sürekli müzik görüntüleri ve reklâm seyreden çocuklarda konuşma bozuklukları ortaya çıkar. Alıntı


19.03.2009

Bilimbi

Yüksekliği 5 m.yi geçmeyen ve aşağı doğru sarkık, çok dallı bir ağacın meyvesidir. Keskin dilimlere bölünmüş meyveleri gövde ve yaşlı dallarında oluşur. Renkleri sarı ile yeşil arasında değişir. Her türlü topraklarda yetişebilen bu ağacın tohumları gölge altında bambus saksılara dikilerek fidan yetiştirilmek ve bu fidanlar 6 X 6 m. mesafeler ile bahçelere şaşırtılmak suretiyle üretilir. Ağaçlar senede iki defa meyve verirler. Ancak bu meyveler çok ekşi olduklarından baharat ile pişirilmek suretiyle tüketilirler. Alıntı



Almanca da Gurkenbaum ( Salatalık ağacı) diye isimlendirmişler.






7.03.2009

Namazın Hukuku

Gerçekte hiçbir suçları olmadığı halde, sırf iman ve Kur’an’a dair eserleri okudukları ve yazdıkları için tutuklanmış, Afyon Cezaevine konmuşlardı.
54 kişiydiler. Mahkemeleri de tutuklu olarak devam ediyordu. Oturumlar saatlerce sürüyordu.
Mahkeme sırasında Bediüzzaman ve talebeleri şahane savunmalar yapıyorlardı. Mahkemeyi Nur dershanesine çevirmişlerdi. Savunma olarak Risale-i Nur’dan bölümler okuyorlardı.
Son oturumlardan biri yine çok uzun sürmüştü. Akşam namazı vakti girmişti.
Hâkimin ara verme gibi bir düşüncesi yoktu.
Bediüzzaman oturduğu yerden kalktı ve:
– Müsaade ederseniz ben namaz kılacağım, dedi.
Savcıyla hâkim göz göze geldiler. Savcı homurdandı:
– Olmaz efendim, usule aykırıdır, dedi.
Hâkim de savcıyla aynı fikirdeydi:
– Sonra kaza edersiniz, şimdi mahkemeye ara veremeyiz, dedi.
Bediüzzaman’ın gözleri şimşek gibi çaktı, alnındaki damarlar kabardı. Celalli bir şekilde:
– Kaza olmaz, ben namaz kılacağım, dedi. Biz namazın hukukunu müdafaa için burada bulunuyoruz ve bizim bundan başka da suçumuz yoktur.
Yürüdü, gitti. Belinden seccadesini çıkarıp koridora serdi, namazını kıldı. Mahkemeye de mecburen ara verildi.

Ömer Faruk Paksu'nun yazısı:
(Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler kitabından)

5.03.2009

Fatih ile Yavuz

Afacanlarımız yemek yapmaya başlamışlar… :)


2.03.2009

Geçmişin Eski Sokaklarında Kalan Eski Oyunlarımız


"Ne olduysa sokaklar oyunsuz, oyunlar çocuksuz kaldıktan sonra oldu" diyor bir yazar ve ekliyor: "Ama anne hava daha kararmadı ki, hadi saklambaç’a devam" sözü çok eskilerde kaldı.


Çünkü çocuklar yönetme kolu TV veya internet kablosuyla eve bağlandı. Sokağa çıkmayan, birlikte oynamayı unutan çocuklar var evlerimizde...



Çocukların birçoğu artık bu oyunları bilmiyor, bilse de oynayamıyor. Çünkü sokağa eskisi kadar çıkılmıyor. İşte geçmişin eski sokaklarında kalan eski oyunlarımız.. Alıntı

Alıntı

Bunlarda İlginizi Çekebilir

Blog Widget by LinkWithin