28.01.2009

Onu da Sen Ağırla


Günahkâr bir adamdı, ayık gezmezdi. Bütün bir köy halkı yaka silkiyordu adamdan, ' ölse de, kurtulsak ' diyorlardı.
Bir karısı vardı bu adamın, bir de kendisi. Hiç çocukları olmamıştı. Köy halkı böyle bir adamın zürriyetinin olmadığına memnundu. Kadın ise, adamın haline üzülse de ses çıkarmazdı, çıkaramazdı. Otuz yıldır evliydiler, döverdi, kızardı, her gün biriyle kavga ederdi. Ama kocasıydı işte, evinin erkeği idi.
Adam iyice yaşlanmıştı artık. Öksürük nöbetleri uykusunu bölüyor, iki basamak merdiven çıksa nefes nefese kalıyordu, titreyen elleriyle sigarasını zor sarıyordu. İyice zayıflamıştı, zaten kısacık olan boyuyla bir çocuk gibi kalmıştı. Kadıncağız ellerini açıp dualar ediyor, ' ahir ömründe olsun şu adamın hali biraz düzelsin ' diye yalvarıyordu Allah' a...
Adam bir sabah evden çıktı, fakat ertesi sabah oldu, dönmedi. Tan yeri ağarırken kadın aramaya çıktı kocasını. Kim bilir yine nerde sızıp kalmıştı! Köyün üst tarafındaki çeşmenin başına gitti önce, orada içerdi adam, bulamadı. Yakındaki tarlaları aradı, köyün dört bi yanına baktı, yoktu. Eve gelmiştir belki diye koşarak geri geldi, hayır, dönmemişti. Güneş inmek üzereydi, bir acele abdest aldı, namaz durdu. Duası bitmek üzereydi ki, kapının çalındığını duydu.
Kocasıydı gelen. Adamın yüzü sapsarı kesilmişti. Öksürüyordu, eliyle göğsünü işaret ediyordu. Kadın koluna girdi kocasının, güç-bela sedire kadar taşıdı. Uzandı adam, karısının yüzüne baktı, ağlıyordu. Doğrulmak ister gibi yaptı, hakkını helal et diyecekti, lafının sonunu getiremedi, başı yastığa düştü, ölmüştü...


Kadıncağız kocasının başında epey bir ağlayıp feryat etti. Biraz kendine gelince gözlerini sildi, yemenisini bağladı. Kalktı, imamın evine gitti.
- Hocam... diyebildi hıçkırarak, bizimkisi...
Söyleyemiyordu, ama İmam Efendi durumu anlamıştı. Kadının yüzüne baktı, köylü ne der diye düşündü, bocaladı.
- O mendebur bir kez bile caminin kapısından içeri girmedi, kaldırmam onun cenazesini, deyip kapıyı kapadı.
Kahroldu kadın. Nereye gitsem, ne yapsam diye düşündü. Kimseleri yoktu ki, çaresiz eve döndü. Yıkadı kocasını, sandıktan çıkardığı beyaz bir çarşafa sardı, omzuna aldı, mezarlığın yolunu tuttu.
Caminin köşesinden dönerken, muhtar ve köylülerin kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü. Bir kez daha düğümlendi boğazı, cenazesi omzundan kayarken, dizlerinin üzerine çöktü, ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı.
Hışımla yaklaştı muhtar:
- Onu nereye götürüyorsun, dedi, mezarlığa götüreyim deme sakın! Sağlığında biz çektik, bir de ölülerimiz çekmesin o herifin elinden...
Kadın gözlerini çarşafın üzerine dikmiş, öylece duruyordu. Birden bağırmaya başladı, delirmiş gibiydi sanki Kalabalık yanından korkuyla uzaklaşırken, cenazesini tekrar yüklendi, köyün dışına doğru yürümeye başladı.
Kan ter içinde kalmıştı kadın, artık adım atacak hali yoktu. Kendi kendine;
- Şuracığa gömeyim adamımı, dedi, kimseler rahatsız olmaz burada...
Tam o anda bir ayak sesi duydu, irkildi, bir çobandı gelen. Kadıncağız her şeyi olduğu gibi anlattı. Üzüldü çoban, gözleri doldu.
- Dert etme, dedi, ben yardım ederim sana.
Bir çukur kazıp cenazeyi gömdüler. Çoban başucunda durdu mezarın, ellerini açtı, dua etti. Birkaç çiçek buldu kadın, toprağın üstüne serpti. Çobana dualar ederek evine döndü. Yorulmuştu. Camın kenarına oturup uzaklara daldı. Uyuyup kaldı oracıkta.
Ertesi sabah imamın kapısını telaşla çaldı muhtar. Bir yandan tokmağı vuruyor, bir yandan da ' İmam Efendi, İmam Efendi...' diye bağırıyordu. İmam korkuyla açtı kapıyı.
- Bir rüya gördüm, dedi muhtar, hocam o berduş, o serseri adam Cennet' teydi. Bana gülüyor, hakkım sana bile helal olsun diyordu.
Rüyayı duyana imamın benzi attı, kendisi de hemen hemen aynı rüyayı görmüştü. ' Gel hele, içeri gel...' demeye kalmadı ki, köyün delisini gördüler. Koşarak geliyor, bir yandan da bağırıyordu:
- Demedim mi ben, demedim mi size, rüyamda gördüm, rüyamda...
Birkaç köylü daha benzer rüyalar gördüğünü söyleyince, kadının yanına gitmeye karar verdiler. Özür dileyecek, kendilerini affettirmeye çalışacak, bu arada işin aslını öğreneceklerdi. Bir şeyler olmuştu ama neydi?
Eve vardıklarında kapıyı açan kadın şaşkındı. Kapıyı yüzlerine kapatacak oldu, yapamadı. Gelenler olan biteni anlatıp özür diledi, cenazeyi nereye defnettiğini, neler olduğunu sordular. Kadıncağız her şeyi anlattı, can kulağı ile dinlediler ve çobanı bulmaya karar verdiler.
Bir yandan yürüyor bir yandan da aralarında konuşuyorlardı; ' bu çoban bir evliyaydı herhalde, belki de Hızır'dı, aslında ölen adam da o kadar kötü bir adam değildi.'
Tarif edilen yere geldiklerinde çoban koyunlarını otlatıyordu. Gelenleri görünce ayağa kalktı, ' hayırdır inşallah ' dedi. Oturdu, onlara süt ikram etti, konuşmaya başladılar. Çoban söylenenlerden hiç bir şey anlamamıştı, cenazeyi nasıl defnettiklerini anlattı.
- Ben bir garip kulum, dedi; cenazeyi defnettik, başucunda oturup dua ettim sadece, hepsi bu...
Merakla nasıl bir dua ettiğini sordular, çoban da söyledi;
- Allah' ım, ben dağda koyunlarımı otlatırken kulların gelir yanıma, selam verirler. Senin selamınla gelen senin misafirindir der, ağırlarım. Süt ikram eder, azığımı paylaşırım. Şimdi de ben sana bir misafir yolluyorum, onu da sen ağırla...

Satır Arası Hikâyeler

Serdar Tuncer

23.01.2009

Çocuğun Eğitimi Eş Seçimi İle Başlar 1


Batılı bilim adamları çocuğun eğitim yaşını (4) olarak belirler. İslam'a göre ise, çocuğun eğitimi anne babanın evlenmesiyle başlar. Kadın ve erkek evlenirken, çocuklarına anne yahut baba seçerler. Eş seçimi, aynı zamanda doğacak çocukların mürebbilerinin(terbiye edici) seçimi demektir. İslam'a göre yuvalar, Allah'ın emri ve Peygamber'in kavliyle kurulur. Tabi ki bu, sözde kalmamalı, gerçekten eş seçimi, nişan, düğün ve evlilik sonrası hayat, Allah'ın ve Peygamberinin ölçüleri doğrultusunda olmalıdır. Helâl lokma ve helâl ölçüler içerisindeki bir evlilik ilişkileriyle eğitim devam eder.

Toplumu, besmelesiz insanların şerrinden kurtarmak için, aile yuvası gibi, çocuğun temeli de besmele ve dualarla atılır. Hamilelik çağında, annenin yediği besinler ve onun psikolojik hali gibi, dinlediği sesler ve düşündükleri şeyler bile çocuğun şahsiyetine etki eder. Çocuk dünyaya gelir gelmez ilk duyduğu ses de onun kişiliği için son derece önemlidir. Bu yüzden Müslümanların çocukları ezan ve kamet sesleriyle dünyaya gelirler. Doğan çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunur. Ezan ve kamet ise, İslam'ın en veciz özetidir.
Dünyaya gelen çocuk, fıtrat üzerine yani İslam'a yatkın olarak dünyaya gelmiş, anne babaya sunulmuş ilâhî bir emanet ve nimettir. Anne baba bu nimeti sahiplenerek, onu fıtrat doğrultusunda işleyecek iyi bir Müslüman olarak yetiştirecektir.

Nimete şükür ve emanete riayet bunu gerektirir. Aksi takdirde çocuğuna fıtrat üzere kalma ortamını sağlamayan anne babalar, nimete nankörlük, emanete hıyanet etmiş olacaklardır. Yuvayı dişi kuş yapar sözü, aile içerisinde kadının tutumlu olması anlaşılarak sadece ekonomik alanla sınırlı tutulmamalıdır. Ailenin İslamî bir yuva olmasında kadının rolü büyüktür. Bu yüzden anne sütünün önemine dikkat çeken Kur'ân, "Biz daha önce ona, süt verenlerin sütünü emmeyi haram etmiştik. (Hiçbir kadının sütünü emmiyordu)"(1) buyurarak Hz. Musa'nın annesine döndürüldüğünü ve böylece yabancılaşmaktan korunduğunu bize bildirir. Zira çocuk için, yabancı süt, kültürel yabancılaşma nedenidir. Basit sebeplerle çocuklarından sütlerini esirgeyen anneler ve dünyevî ihtiraslarla çocuklarını bakıcıların yanında anne şefkatinden mahrum bırakan anne-babalar, bu konu üzerinde derinlikli düşünmek zorundadırlar.


Çünkü yetişen çocuk, yalnızca anne baba için değil, tüm toplum için büyümektedir. Çocuğun konuşma çağına geldiğinde söyleyeceği ilk sözler de son derece önemlidir. Bu yüzden sahabe konuşma çağına gelen çocuklarına "Allah'a inandım, şeytan ve putları reddettim." cümlesi ile "Çocuk edinmeyen ve hükümranlıkta ortağı olmayan Allah'a hamdolsun!"(2) ayetini öğretirlermiş.(3) Böylece tevhidin temelleri çocukların belleklerine kazınmaktadır. İnsanlığın başöğretmeni Hz. Peygamber, anne - babaları şöyle uyarır: "Çocuklarınızı şu üç şeyle eğitiniz: Kur'ân okumasını öğreterek, peygamber sevgisini aşılayarak, peygamberin ailesinin sevgisini aşılayarak."(4)Kur'ân eğitimi, çocuğumuzun temel eğitimini oluşturmaktadır. Peygamber sevgisi, peygamberi tanıyarak gerçekleşecektir. Zira Peygamber, Kur'ân'ın nasıl anlaşılıp yaşanacağını söylem ve eylemleriyle gösteren canlı Kur'ân'dır. Hz. Peygamber ve onun ehl-i beyti, aile halkı ve bağlıları ise, hepimiz için, kendilerini izlememiz gereken en güzel örneklerdir.

Prof. Dr. Ali Akpınar

16.01.2009

Snake Fruit Or Salak

Meyvenin Türkçe bilgisine ulaşamadım herhalde henüz Türkiye de pek bilinmiyor. Anladığım kadarıyla meyve gevrek ve biraz mayhoş, ampul şeklinde içi açık sarı veya pembe renklerde adı da çok ilginç Yılan Meyvesi. Daha fazla bilgi için:

İngilizce
Almanca





7.01.2009

Masum

Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk;
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk…

Çocukta, uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;
Karıncaya göz atsa ‘niçin, nasıl?’ ve hayret

Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür;
Biz akıl tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür.


Necip Fazıl Kısakürek




5.01.2009

Zulme Karşı Etkinlik


Zulme Karşı Etkinlik


Kâfirler de aslında birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdırlar. Eğer siz de öyle yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar. (Enfal-73)

Zalim güçlü olsa da, Allah'dan büyük değil!
Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! Bizleri bu halkı zalim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? Nisa 75

Yahudi artık durmak bilmiyor ve var gücüyle Müslümanlara meydan okuyor.

Zalim güçlü olsa da, Allah'dan büyük değil!
Birileri gafletimizden faydalanarak kardeşlik binamızı yıkıyor. Kardeşlik bedenimizi parçalıyor. Kolumuz bir tarafta, başımız bir tarafta, kalbimiz diğer tarafta, bir tarafta Filistin, bir tarafta Irak, bir tarafta Afganistan diğer tarafta Çecenistan, Doğu Türkistan

Zalim güçlü olsa da, Allah'dan büyük değil !
Şimdi tembelliğe son verme zamanı ve Ayet/Hadislerle amel etme zamanıdır.
Zalim güçlü olsada, Allah'dan büyük değil !
Fetih ve kamer suresi okumaya başlayalım....
Zalim güçlü olsa da, Allah'dan büyük değil !
Ebu Derdâ (r.a)'dan Resûlüllah (s.a.v)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Kişinin müslüman kardeşinin arkasından yaptığı dua kabul edilir. Yanı başında görevli bir melek, her ne zaman kardeşi için dua ederse; Âmin, aynısı sana da olsun, der." (Müslim)Şunuda iyi bilelim ki; ALLAH ZULCELAL bizi zulme sessiz durmaktan sorumlu tutacak! Ve biliyoruz bunlar bir imtihandır. Hz.Isa (a.s) dahi bu aziz ümmetten olmak istedi, ama biz bu ümmete yakışır bir 'Müslüman mıyız' acaba?

Okunacak Dualar

1 defa Fetih suresinin tamamını okumalı
1001 defa Kamer Suresinin 45. ayeti
170 defa ayetel kürsü 170. sonunda son ayeti 71 defa tekrarlamalıyız
135 defa Fatiha Suresi, besmele ile
836 defa Fatiha suresindeki 4. ayet
En çok 313, en azıda 19 defa ortalama 66 veya 99 defa tövbe suresi 40. ayet


Zalim güçlü olsa da, Allah'dan büyük değil !
Peygamberimiz (s.a.v), “Bir yerde bir Müslüman’ın ayağına bir diken batarsa, diğer Müslüman o acıyı duymalıdır” buyuruyor...

Zalim güçlü olsa da, Allah'dan büyük değil !
Enes (r.a)'dan, Resûlüllah (s.a.v)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Sizden biriniz, kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe -hakkıyla- iman etmiş olamaz." (Buharı ve Müslim)
Zalim güçlü olsa da, Allah'dan büyük değil !
İbn-İ Ömer (r.a)'dan, Resûlüllah (s.a.v)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir; ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’dan bir sıkıntı kaldırırsa, Allah da ondan kıyametin sıkıntılarından bir sıkıntıyı kaldırır. Kim bir Müslüman’ın ayıbını Örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter." (Buhari ve Müslim)

Zalim güçlü olsa da, Allah'dan büyük değil !
Ebu Derdâ (r.a)'dan Resûlüllah (s.a.v)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Kim bir kardeşinin haysiyet ve namusunun çiğnenmesine karşı çıkarsa, Allah da kıyamet günü cehennem ateşini onun yüzünden uzaklaştırır." Tirmizi

Bunlarda İlginizi Çekebilir

Blog Widget by LinkWithin