En yakın talebesi Zübeyir Gündüzalp, "Bir çayım bile nasip olmadı!" diye yakınır.
Oysaki Bediüzzaman, "verme" kültürünün abidesidir. Sadece ondan değil, hiçbir kimseden karşılıksız hiçbir şey almaz. Tâ ki yaptıklarının maddî manevî bir şey almak için olmadığım, aklı başında olan herkese gösterebilsin.
Bu toplumda alınması gayet normal görülen, maddî değeri çok az olan hediyeleri en yakınlarından dahi almaz.
Israr edilirse karşılığını verir. Kimsenin minnetini almaz, Hakkın hatırını yüksek tutmak ve davasını ithamlardan korumak için... İster ki, hiçbir şey o ulvî ve kudsî davayı gölgelemesin.
Bir defasında mahkemede hâkim: ,:,
"Menfaatin olmasa bu çileleri çeker misin?" demişti. ,;
Şöyle cevap verdi, en yakın talebelerini göstererek:
"Yeminle söylüyorum: Sorun bunlara; bir çayları, bir parça ekmekleri nasip olmuş mu? Ben Allah için, Allah'ın kullarına (imanlarına) hizmet ediyorum."
İşte o zaman konuşur, sadakat timsali adam Zübeyir Gündüzalp:
"Bir çayım bile nasip olmadı..."
Yanında ve yakınında en çok bulunanlardan birinin dahi bir bardak çayını içmemesi, işte bu itham ve iftiralardan korunabilmek içindi.
Mukaddes iman hakikatini hiçbir şeye alet etmemek... İman hizmeti yolunda hiçbir ücret ve karşılık beklememek... Ancak bu şartla, doğrudan doğruya hakikat konuşur. Konu-
şan yalnız hakikat olunca, iman hakikat olur. Çünkü mutlak varlık, kesin hakikat, ancak Allah'tır.
Başkasının Günahına Ağlayan Adam