7.03.2009

Namazın Hukuku

Gerçekte hiçbir suçları olmadığı halde, sırf iman ve Kur’an’a dair eserleri okudukları ve yazdıkları için tutuklanmış, Afyon Cezaevine konmuşlardı.
54 kişiydiler. Mahkemeleri de tutuklu olarak devam ediyordu. Oturumlar saatlerce sürüyordu.
Mahkeme sırasında Bediüzzaman ve talebeleri şahane savunmalar yapıyorlardı. Mahkemeyi Nur dershanesine çevirmişlerdi. Savunma olarak Risale-i Nur’dan bölümler okuyorlardı.
Son oturumlardan biri yine çok uzun sürmüştü. Akşam namazı vakti girmişti.
Hâkimin ara verme gibi bir düşüncesi yoktu.
Bediüzzaman oturduğu yerden kalktı ve:
– Müsaade ederseniz ben namaz kılacağım, dedi.
Savcıyla hâkim göz göze geldiler. Savcı homurdandı:
– Olmaz efendim, usule aykırıdır, dedi.
Hâkim de savcıyla aynı fikirdeydi:
– Sonra kaza edersiniz, şimdi mahkemeye ara veremeyiz, dedi.
Bediüzzaman’ın gözleri şimşek gibi çaktı, alnındaki damarlar kabardı. Celalli bir şekilde:
– Kaza olmaz, ben namaz kılacağım, dedi. Biz namazın hukukunu müdafaa için burada bulunuyoruz ve bizim bundan başka da suçumuz yoktur.
Yürüdü, gitti. Belinden seccadesini çıkarıp koridora serdi, namazını kıldı. Mahkemeye de mecburen ara verildi.

Ömer Faruk Paksu'nun yazısı:
(Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler kitabından)

Hiç yorum yok:

Bunlarda İlginizi Çekebilir

Blog Widget by LinkWithin