30.11.2012

Anadolu da Karı Koca Yan Yana Yürümez



Anadolu Da Karı Koca Yan Yana Yürümez erkek bir adım önde giderdi bizim çocukluğumuzda. Hâlâ devam eden yerler vardır. Kadına değer verilmediği için karı kocanın yan yana yürümediği gibi bir izlenime sebep olan bu davranışın altındaki sebebi öğrenince şaşırmıştım. Savaş sırasında kocası cephede olan ya da şehit olan hanımlar yolda yan yana yürüyen karı koca görüp üzülmesinler diye hanımlar kocalırının yanında yürümeye çekinirlermiş. O zamandan kalan bir alışkanlık.

Fakat günümüzde o kadar bencil olduk ki olanı var olmayanı var diye düşünmüyoruz. Her mutlu anımızı insanlara göstermekten çekinmiyoruz. Söz fotoğrafı, nişan fotoğrafı, düğün fotoğrafı, bebek fotoğrafı, yemek ve sofra fotoğrafları, ailecek çekilmiş sohbet anı fotoğrafları…Bu fotoğrafları görmek isteyen yakınlara e-posta yoluyla gönderilebilir ama nedense facebook ve twitter gibi sosyal ağlarda daha çok kişinin görmesi için sergilemek tercih ediliyor.

Kaynak

27.11.2012

Tesettürlü Bir Hanımın Fotoğraflarını Paylaşması

Tesettürlü bir hanımın film artisti gibi poz poz fotoğraflarını en güzel gülüşünü, en çekici halini, en hoş fotoğrafını, en mayhoş bakışını paylaşması pek doğru gelmiyor. 
İşim gereği pek çok yerde fotoğraflarım çekiliyor. Röportajlar, radyo programı, imza günleri…gibi. Elimden geldiği kadar ciddi durmaya gayret ediyorum. Hiçbirini facebook ve twitter adreslerimde paylaşmıyorum. Gereksiz geliyor bana. Eğer bir yazının yanında bir haberin içindeyse mecbur paylaşırım ama bunun dışında paylaşmak pek gereksiz.

Yaratan “vakarınızla evlerinizde oturun” Ahzab,33 dedi, mümin kadınlarsa oturdukları yerlerden fotolarını dünyaya sunmanın yollarını buldular



  

Tamamı

20.11.2012

Çocuk Allah’ın Emaneti

Milli inanca ve töreye göre Osmanlı’da çocuk Allah’ın emaneti idi. Cenab-ı Hak bu emaneti rızkı ve sevgisiyle aileye ihsan etmiştir. Ailenin vazifesi ise bu emaneti hayırlı bir insan olarak yetiştirmekti. Doğan çocuklar farklı nesiller arasında şefkati, merhameti, sevgiyi, saygıyı, işbölümünü, sorumluluk hissini, iş sevgisini aile içinde gördükleri örnekler ile birlikte yaşayarak öğrenmişlerdir. Yaşlılar daima töreyi, tarihin tecrübelerinden süzülüp gelen terbiye metotları ile gençlere aktarmışlardır ve gençler çocuklarını yaşayarak ve yaşatarak bu prensipler içerisinde yetiştirmişlerdir. Osmanlı evinde edep, alçakgönüllülük, cömertlik, misafirperverlik gözle görülürdü. Çünkü bunlar tasavvuf terbiyesinin terk edilemeyen düsturlarıdır.

Çocuk dört yaş, dört ay, on günlük oluncaya kadar evde, mektebe hazırlanırdı. Mahalle mektebinde 7 yaşına kadar “öğrenmeyi” öğrenirdi. Kur’ân’ı Kerim tilaveti, ilmihal bilgileri ehil bir hocadan alınırdı. 7 yaşından sonra erkek çocuk ya mektebe giderdi ya da ilerde çırak olma, ev geçindirme sorumluluğunu tanırdı. Kızların da “ev idare etme” hazırlığında olması gerekirdi. Kızlar adab-ı muaşeret, dantel, nakış, örgü, dikiş gibi el işlerini evdeki büyüklerinden öğrenirlerdi.  Erkek çocuk için nasıl bir kazanma sorumluluğu varsa, kız çocuğun da mesut olma ve çevresini mesut etme hazırlığında olması gerekirdi. İnsanlarla hoş geçinmeyi, sabretmeyi, tahammül etmeyi bilmeli idi. İster kız olsun, ister erkek herşeyden evvel kul olduğuna inanmalı, Hak’tan gelene hamd edip şükrünü ziyade kılmalı idi. Çünkü Osmanlı hep Allah’a şükrederdi. Çocuk da bu gerçekleri görerek, işiterek ve de yaşayarak öğrenirdi. Ayrıca ev adabı ve sokak adabı birbirine ters düşmezdi, çocuğun evde aldığı terbiye, sokakta öğrendikleriyle takviye edilirdi.

Tamamı

16.11.2012

Kadın Erkek Eşit Değildir

Çağımız “Kavram Kargaşaları” çağı ne yazık ki. Müsrife cömert, iktisatlıya cimri, cahile cesur demek adet oldu. Yani insanlar artık neyin ne anlama geldiğini bilmeden konuşuyor. Eşitlik kavramı da böyle yanlış kullanılan kavramlardan. Kadın erkek eşit değildir diyorum ben. Kadın ve erkek ancak belli nitelikleri bünyelerinde taşıdıkları için ‘denk’ olabilirler. Denklik ve eşitlik farklı şeyler karıştırmamak lazım, matematikte de eşitlik(=) ve denklik (?)farklı işaretlerle gösterilir malumunuz. Denklik biliyorsunuz dinimizde de evliliğinin lüzum şartlarındadır.  Kanaatimce “kadın-erkek eşittir” mevzuu kapitalizmin metalaştırıcı zihniyetinin bir ürünü. Dinimizde buna rastlamak mümkün değildir. Bu “eşitiz biz” söylemi yüzünden eşler birbirini rakip olarak görmeye, zıtlaşmaya başladılar. Dolayısı ile evlilikler zarar görmeye başladı. Eşimin çalışmasını katiyen istemem. Nafaka temini erkeğin üzerine farzdır. Kadın da kendi farzlarını yerine getirmeli. Kadın erkeğin alanına girerse kadınlık alanı boş kalır ve doldurulamaz.

Mahir Orak (Avukat)

13.11.2012

İstanbullunun Özellikleri

.......
7. İstanbullu, iki öğün yemeği atlamış ve açlıktan başı dönmüş durumda olsa bile, sofraya sakin sakin oturur, sanki hiç aç değilmiş gibi ağır ağır sakin sakin yer. Gözlerini faltaşı, ağzını faraş gibi açıp çılgınca yemez. (İstisna: Bir yerde misafir ise ev sahibine hürmeten istiğnada ölçülü olur.)

8. İstanbullu oturduğu evin caddeye veya sokağa bakan balkonuna çamaşır asmaz. Kadın çamaşırlarını başkalarının göreceği yerde kesinlikle kurutmaz.

9. Genç İstanbullu toplu taşıma vasıtalarında yaşlılara, çocuklu kadınlara yer verir. Onlar ayakta iken kendisi kesinlikle oturarak seyahat etmez.
10. İstanbullu sokakta, meydanda, çarşıda pazarda açıkta yemez ve içmez.
11. Dondurmacıdan bir külah dondurma almış, sokakta herkesin arasında inek gibi yalayarak yiyor... İstanbullu böyle bir kabalık ve mürüvvetsizlik yapmaz.

12. İstanbul terbiyesine sahip kadın ve kızlar sokakta, toplu taşıma vasıtalarında, yabancıların arasında çıngıraklı kahkahalarla gülmez, hattâ dışarıda hiç gülmez.
Tamamı

7.11.2012

Osmanlı insanı cahil miydi?

"Beş yaşında çocuk eğitimden ne anlar?" diyenlere bir hatırlatma yapayım: Osmanlı'da ilkokula başlama yaşı dört ilâ altıdır. Bu zamana kadar çocuk ruhen eğitime hazırlanır, okula başlama günü geldiğinde de merasimle evinden alınır, bütün öğrencilerle, velilerle birlikte şarkılar, marşlar eşliğinde okula gidilirdi...

Buna "Âmin Alayı" denirdi.

İlkokul süresi dört yıldı. İlköğretim fakir çocuklara ücretsiz (artı iki öğün yemek, elbise ve cep harçlığı), varlıklı ailelerin çocuklarına ücretliydi.

Genel bir eğitim programı elbette ki vardı, ama her okul istediği konulara ağırlık vermekte özgürdü. Kimi musikiye, kimi lisana, kimi sanata, kimi din bilgilerine ağırlık verir, okullar vakıflar tarafından açıldığı için müfredat, vakıf sahipleri tarafından belirlenirdi.

Tamamı

5.11.2012

Osmanlı’da Çocukları İktisada Alıştırma

Çocukların iktisada riayet etmelerine de titizlik gösterilirdi. Bilhassa zamanlarını israf etmemeleri hep hatırlatılırdı. Çünkü boşluk insanı sıkıntıya sürükler, bu sebeple kızlar çeyizlerinin büyük kısmını kendileri hazırlardı. Osmanlı’da ev hanımları genelde dışarda çalışmazdı. 
Fakat evdeki üretimleri o kadar çoktu ki belki de aile bütçesine katkıları aynı idi. Salçalar evde yapılır, börekler, kurabiyeler evde hazırlanır, çarşı fırınına götürülüp pişirilir, elbiseleri anneler diker, küçülenleri ufak kardeşe göre yapar, örgü örerlerdi. Her şeyi nasıl en ucuza, en iyi şekilde mal edebileceklerini düşünürlerdi. O zamanlar tüketim değil, kanaat çağı idi.  
Osmanlı’da ailenin bütün fertlerinin kazandığı para tek elde toplanır ve ailedeki herkesin ihtiyaçları oradan sarfedilirdi. Ailenin masraflarını yapanlar, alışverişini yapanlar, o parayı en iyi şekilde harcayabilmek için bütün vasıtaları kullanırlardı.
  
Osmanlı “Allah müsrifleri sevmez” ifadesinin tesiri altında yaşadı asırlar boyunca ve bu Osmanlı’nın kazancıydı. Çünkü böyle bir hareket tarzı sorumluluğunu idrak etmiş insanların vasfını ortaya koymaktadır.

2.11.2012

Gururlu Kadınlarımıza Cevaplar

Sema Hanım, 
Daha öncede yazılarınızı okumuş ve almam gerekenleri almaya çalışmıştım hatta bir yazınız eşimle aramızda geçen bir tatsızlıkta bize ışık olmuştu.
Bir gün, eşim elinde bir kağıtla geldi ve yazınızı okudu hiç konuşmadan dinledim sanki bizim yaşadığımız tatsızlık ve benim yaptığım hataları yüzüme vuruyor ve doğru yolu da yanında gösteriyordu.
Okudu hiç yorum yapmadan, sadece dinledim, o da yorum yapmadan sadece okudu, okudu, okudu…

Ve yaşadıklarımızı anlatıyordunuz sanki ikimizin de hatalarını gösteriyordunuz. Yazı bitince hiç konuşmadan sadece sarıldık ve ağladık hatalarımızı görmüş ve utanmıştık çünkü.

O günden beri yazılarınızı takip ediyorum. 
Şimdi çok huzurlu ve mutluyuz ikimizde.


Size çok teşekkür ediyorum gösterdiğiniz yol için, eminim bir çok kadın kendine pay çıkartıyor ve mutluluğa giden yolda sizin gösterdiğiniz ışığı kullanıyorlardır, bu açıdan yaptığınız iş amacına ulaşıyor enim olun …bilin istedim sadece..

Sema Hanım teşekkür ederim, her şey için ve yazılarınız için ..
Hayat boyu başarı ve mutluluk sizinle olsun.


Hikmet bende değil. Kaynaklarım sağlam. Allah ve Resulunden daha doğru kaynak olabilir mi? Ben sadece bir vesileyim. Bu da benim için çok büyük bir nimet ve şereftir. Rabbim kıymetini bilmeyi nasip etsin.   


Tamamı

1.11.2012

Güzel Geçimin Sırrı Biraz da Veliler Gibi Düşünmede Saklıdır

Untitled
Büyük veli İmam Şa’rani (k.s) bir kişiye,
 “Sen eşinin doğru, güzel huylu ve ahlaklı olmasını istiyorsan, kendin yüce Allah’a karşı doğru olmaya bak. Birçok insan bunu bilmediğinden kendi nefsinin huylarına bakmaz. 
Eşinin ahlakından şikayet eder. Eğer bu inceliği bilmiş olsalardı önce kendi kusurlarına bakar, onları düzeltirlerdi ve böylece eşlerinin kötü ahlakı da kendiliğinden düzelmiş olurdu” buyurur. 


Bunlarda İlginizi Çekebilir

Blog Widget by LinkWithin