30.05.2012

Evlilikte Fıtratın Muhafazası


O kadar alıştık ki artık kadınların erkekleşmesine,erkeklerin dişileşmesine.Neredeyse böyle olmadığında,şikayetçi olmaya başlayacağız! Zira nicedir,kadınlardan "erkek gibi" araba kullanmasını beklerken, erkeklerden de "kadın gibi" ev işi yapmasını talep bir toplumuz.
……
İster beğenin,ister beğenmeyin, tüm yaratılış özelliklerini alt alta koyduğumuzda kadının Allah'a kul olmak haricinde sadece anne olmak için yaratıldığını görüyoruz.Bu süreç,henüz kim olacağı ne olacağı dahi belli olmayan küçük bir kız çocuğunun bulûğ çağına girmesiyle başlıyor ve hayat boyu devam ediyor. Erkek ise,  tüm bu sistemin,disiplinin devamını,iaşesini,güvenliğini sağlamakla mükellef.Bu kadar basit.Bu kadar net.Zorlama teorilere,projelere gerek yok.Hepsi,bu.

Bu basitlikten rahatsız mı oldunuz... Bu konu hakkında ne kadar konuşursak konuşalım,aylarca,yıllarca....Varacağımız nokta yukarıdaki cümlelerden daha öteye geçmeyecek,inanın bana.
Ol sebepten bağrınıza basın bu gerçeği.Bana ne kadar da "dar görüşlüymüşsün hanım hanıımm!" demeyin sonra sakın!"Oku-Çalış-Kocana müdânâ etme" şeytan üçgeninde yetiştirilmiş ve hep bu ayarda programlanmış biri olarak ben, bunu idrak ettim ve kabullendiysem, siz de edebilirsiniz:)

28.05.2012

Sofra Adabı


Bir adam yemek yediği çanağı sünnetlerse o çanak kendisi için istiğfar eder ve
"Ey Allâh! O beni şeytandan âzâd ettiği gibi sen de onu cehennemden âzâd et' der. Çünkü onu bitirdiği zaman sünnetlemezse şeytan onu yalayacaktır"   
Hadis-i Şerif
(Mâ-ü'l-Ayneyn eş-Şenkîtî, Fâtiku'ratk alâ Râtikı'l-fetk, sh:355, Ali el-Müttakî, Kenzü'l-ummâl, No:40829, 15/253)                                                           

25.05.2012

Artık ben kemâle geldim


Kendinden tiksinmeyenin hâli

Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin talebelerinden birisi, gördüğü rüyalar üzerine, "Artık ben kemâle geldim. Sohbete lüzum kalmadı" vesvesesine kapılıp, bir kenara çekildi.

Bundan sonra gördüğü güzel rüyalar daha da arttı. Rüyasında kâh uçuyor, kâh insanlara vaaz ediyor, kâh bağlık bahçelik içinde güzel nehirler ve çok lezzetli yemekler yediğini görüyordu. Kendisini bulup, sohbetlere niye katılmadığını soran arkadaşlarına bu hâlini anlattı, artık ilmi tamamladığına inandığını, bundan sonra da irşatla uğraşacağına dair karar verdiğini söyledi.

Arkadaşları dönüp, hocaları Cüneyd-i Bağdâdi hazretlerine durumu arz ettiklerinde, (Madem öyle, gidin ona söyleyin, onu bu gece Cennete götürürlerse, Cennete vardığında üç defa Lâ havle… okusun) buyurdu.

Talebeler gidip, o arkadaşa bunu söylediler. O da, hay hay, öyle olursa okurum dedi.

Hakikaten o kimseyi rüyasında Cennete götürdüler. O kimse Cennete vardığında üç defa Lâ havle okudu. Gördüklerini ve kendisinde hasıl olan şeytani hâllerin hepsini unuttu. Bir anda kendisinin pislik ve çöplük içerisinde olduğunu gördü. Uyandığında içine düştüğü hatayı anladı. Çok pişman olup tevbe etti ve gelip hocasının elini öptü. Sohbetlere devam edip, talebeler arasındaki yerini aldı.

Cüneyd-i Bağdadi hazretleri ilk sohbetinde onlara buyurdu ki:
"Rüyalara güvenilmez. Rüyadaki padişahlığın ne kıymeti var? Uyanıkken ele geçene bakmak lazım. Herkese bir rehber, mürşid-i kâmil lazımdır. Aksi halde şeytan gelip kendisine musallat olur ve insan maazallah ona tâbi olur. Sadık olan, ihlaslı olan her aradığını mürşidinde arar ve bulur. Bu din edep dinidir, ahde vefa dinidir. Hocam hayatta iken tam 30 sene din hakkında konuşmadım. Sonunda emirle konuştum, yani konuşmamı emrettiler, ancak ondan sonra hocamdan öğrendiklerimi nakletmeye başladım. Yine kendiliğimden bir şey söylemedim. Hocamdan naklettiklerimi, kendi bilgim gibiymiş gibi anlatsaydım, hırsızlık etmiş olurdum. Büyükler evden bir şey getirmezler, hırsızlık etmezler, kendilerine mal etmezler. Kimse kendini bir şey zannetmesin, bu yolda olmak yoktur, yok olmak vardır. Aynaya bakıp da kendinden tiksinmeyen, kendi yüzüne tükürmeyen, bu büyüklerin kemalatından mahrumdur yani istifade edememiştir."


21.05.2012

İlk Kelimesi “Gol!” Olsa Şaşmamalı

Bitpazarından geçiyorum.Bir adam radyosunu satıyor. Radyonun çalışıp çalışmadığını anlamak için, fişini,bir eskici dükkanının elektrik prizine soktular.Birkaç cızırtı, hırıltı derken bir ses:
-Burası Mithat Paşa Stadyumu!...
Radyonun satışı unutuldu ve bütün bitpazarı tipleri, satıcılara, alıcılara,k üfecilere kadar maçı dinlemeye koyuldular. Hayretle durup manzarayı seyretmeye başladım. Evindeki çocuk lazımlığını eline alıp bitpazarında satmaya gelen yeldirmeli kadına varıncaya dek tesir halkası içine alınmadık insan bırakmayan bu korkunç cazibe merkezi ne korkunç şey! Meyhaneden dershaneye, sonunda “hane” eki bulunan her yerde o yerin her ferdini unutturup yalnız kendisini hakim kılan, kendisinden başka hiçbir meseleye söz hakkı vermeyen maç...
Bizzat şahit olduğum hapishanede, insanın havayı emmekten bezdiği ve güneşi görmekten tiksindiği şartlar altında bile alaka duyulan maç: Müdürü, jandarması, gardiyanı ve mahkumu, hırıltılı hapishane hoparlörünün hunisinde kaynaşırlar.
Şu futbol, din çapında öyle bir vecd kaynağı olmuştur ki, konuşmaya başlayan çocuğun ilk kelimesi “Gol!” olsa şaşmamalı... Artık insanda kafa meşin top, beyin meşin top, kalp meşin top, mide meşin top...
Bu nefsani ra’şenin yanına ruh ve fikir ürpertisini getirebilecek ve memleket kalesinin önündeki büyük mesele topunu muazzam bir şutla ağlara takacak santrafordan ne haber?

Çerçeve-4 /10 Ocak 1967 


17.05.2012

Tahtta Oturmak

Behlül Dânâ bir gün kimse yok iken Harun Reşid’in tahtına geçip oturmuştu. Çok geçmeden sarayın görevlileri geldi. Behlül’ü tahttan indirip dayak attılar. Behlül hem dayak yiyor, hem de gülüyordu.

Harun Reşid içeri girip, Behlül’e niye güldüğünü sordu. 
'Yediğim dayağa gülmüyorum. Bu tahtta birkaç dakika oturmakla bu kadar dayak yedim, sen yıllarca oturuyorsun, kim bilir ne kadar dayak yiyeceksin diye ona gülüyorum' dedi.


14.05.2012

Futbol ..... MeşinTop

Meşin top etrafındaki büyük aksiyonu düşündükçe aklımı kaybedecek gibi oluyorum. Meşin top önünde bütün ruhi kıymetler artık birer leblebi tanesi kadar küçülmüştür. İnsanoğlunun başı artık bir meşin toptur; ve her fert kendi ayağıyla başını yuvarlamaktadır.

Bir zamanlar İstanbul’da Fransızlarla yapılan milli maçı seyretmek üzere talebe federasyonu Ankara’dan hususi bir katar kaldırmış ve sanki (fenomenal) bir ilim ve cemiyet hadisesi varmışçasına bu işe yüzlerce talebe katılmıştı. 
Bir (Şekspir) in oynayacağı bir (Hamlet), bizzat (Platon) un izah edeceği bir (idealizm) davası; ve hatta yeni keşfedilmiş ve her talebeyi bir anda fakültesinden mezun kılacak bir ilim hapı tevzii,bu kuvvette bir alaka ve cazibe mihrakı teşkil edemezdi.
Meşin top günümüzün tabusudur ve ona laf yoktur.Bizzat fikir, ilim ve sanat, lugat kitaplarında kalmak için ondan izin almaya mecburdur.
Netice:
Başına meşin toptan bir tac geçirmiş olan ilcailik Firavun’u, bizde göbeğimizden yukarı nahiyelere kan cereyanı geçmesine izin vermemekte ve herkes bu Firavun’un emrinde çalışmaktadır.

Çerçeve-3 /10.6.1956 

9.05.2012

Suyu Bol Olan Deniz Taş Atmakla Bulanmaz.

"Umurî, Hakk’a terk it sadr-ı bahr it"
"İşleri Allah’a bırak, kalbini deniz et."


İnsanın nefsi gıybetini edenin aleyhinde konuşmak ister, onu konuşturmamalı, işleri Allah’a bırakmalıdır. O, kişinin intikamını alır, bırakalım O alsın. Biz gönlümüzü geniş edelim.

"Suyu bol olan deniz taş atmakla bulanmaz."


Bir arif ki (şunun bunun muamelesine) inciniyor, henüz suyu dardır.

Kurbağa göle atladığında gölü bulandırır. Denize atlasın bakalım, bulandırabilir mi? İşte bizim marifet suyumuz az ki, onun bunun sözüne kolay kızıyoruz. Bunlar bize imtihan. Allah-u Teala seni başkasına gıybet ettirir, yüzüne karşı hakaret ettirir, aleyhine konuşturur. Bakalım kaç kulaç suyun var diye.

"-Sabredenlere ecirleri hesapsız verilir." (Zümer Suresi 10. Ayet-i Kerimeden)
"Ümidin Hakk’a tut gidelim
Cemali ba kemale seyr idelim"


Ya Rabbi! Bizi öyle kullarından eyle. Âmin…

Risale-i Kudsiyye Tercümesi
1. Cilt 152. Beyt S. 506

Bunlarda İlginizi Çekebilir

Blog Widget by LinkWithin