Belirli yaşa gelen kızı ve
delikanlıyı evlendirmek için herkes seferber olur, bu büyük sevap sayılırdı.
Osmanlı’da evlenme adabında çocuklar birbirlerini seçip beğenmezlerdi.
Osmanlı’da hiç kimse sokakta tanışıp evlenmezdi. Bu görev anne ve babanındı.
Anne ve babalar çocuklarına kimin uygun olacağını yakından bilirlerdi. Baba,
damat namzetini görürdü, anne de gelini. Genelde gelinle damat birbirlerini
görmeden anneleri ve babaları tarafından evlendirilirlerdi ve nikâh oluşurdu.
Osmanlı’da evlilik müessesesi mutlak bir devamlılık ifade ederdi. Üstelik
ayrılık bir “boş ol” kelimesiyle sağlanabilmesine rağmen herkes evliliğin bir
kader olduğunu bilirdi. Kaderine düşene razı bir aile düzeniydi. Karşınızdakinin
kusurlarını görmemezlikten gelmeyi başarırsanız, mutlaka evlilik düzeni güzel
standartlarda devam eder. Osmanlı bu sırrın sahibiydi.
Osmanlı aile dizaynı, sevginin, saygının, insanların
birbirlerine karşı olan davranışlarındaki güzelliğin korunduğu, devam
ettirildiği, Allah’a has bir aile. Osmanlı’nın aile, mahalle, şehir hayatı, hoş
bir nostaljinin ötesinde insana insan olmanın zevkini ve keyfini doyasıya
yaşatan hazine cevheri âdeta. Osmanlı ailesinin arkasında sadece bir tek sır
var: İş yapanın, yaptığı işi Allah için yapmanın hazzını duyması, bu hazzı
duyarken de sorumluluğunu yaşaması.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder